“ŞAİRİN KANI”
Edebiyat hayatın nezaket dolu olduğunu iddia eder.
İddiasının doğruluğunu kanıtlamakla
kalmaz her daim bu nezaketin yeniden üretilmesini de sağlar.
Ne var ki gerçek dünyanın
kocaları ve erilliklerinden kösnülce bir haz damıtan
tüketici zihinleri hem edebiyata hem
de hayata acımasızca abanırlar. O.Mandelstam “Yaşıyoruz Ama
Hissetmiyoruz” şiirinde
kendisine, V.Mayakovski’ye, A.Tarkovski’ye abananları şöyle
betimler: “[İ]nce boyunlu
adamları sarmış çevresini,/ bu insan bozuntularının
soytarılıklarıyla oyalanıyor.// Biri ıslık
çalıyor, biri miyavlıyor, biri inliyor,/ Yalnız o parmağını
bize sallayarak kükrüyor.// İnsan
karnına, alnına, şakağına, gözüne/ nal fırlatır gibi
durmadan emirler yağdırıyor.” Hiç şüphesiz
sadece Mandelstam ve çevresindekiler değil, nezaketin içinde
ayrıntıları ve kendilikleri
üreten herkesi şu iflah olmaz kocasoyu erillik gösterileri
kuşatır, baskılar, itham eder. Çünkü
şairin dizeleri sadece akmakta olan boş zamanı ele
geçirmekle ve yaşamı hissedilir kılmakla
yetinmez, bazen zamanın akışının parçalanmasına yol açarak
kuşatmaya, baskıya ve ithamı
yok eden başka türlü bir dolu yaşam kurar.
Şairin kanı hakkında dertlenen E.Cansever, İ.Berk, A.Oktay,
G.Apollinaire, V.Çolak ve
başkaca şair ve şiirsever niceleri, zaman durdurucular
olarak tarih sahnesinde yerlerini
aldıklarında dolu bir yaşam için kanlarını dizelere
akıtırlar. Böylece yaşamın yeniden
canlanması için bir olanak daha yakalamış olur. Zaten şairin
kanıyla yazmadığı şiirin en
iyi ihtimalle nezaketi değil sofistike bir oyunu sahnelemesi
söz konusu olur. Ne diyordu
Cansever: “kanıdır şairin bu sevilmeyen yüz/ gözleri bir
köpeğin, bırakmış köpeğini/ tanrısız,
kimsesiz, her şeysiz biraz/ gözleri bir başına insanlar
gibi/ kanıdır şairin ölümle kımıldamaz.”
Gerçekten de şairin kanı ölümle değil, ancak yaşamak ve
hissetmek arzusuyla harekete geçer.
Üstad N.Hikmet’in her şeye karşın isyanı bundan beslenmez
mi: “koridorda, sedyede öldü
adam./ götürdüler.// artık ne ümit, ne keder./ ne ekmek, ne
su,/ ne hürriyet, ne hapislik,/ ne
kadınsızlık, ne gardiyan, ne de tahtakurusu,/ ve ne de
karşında oturup yüzüne bakan kediler,/
bu iş, bitti, tamam.// fakat devâm ediyor bizimkisi,/
sevmek, düşünmek ve anlamakta devam
ediyor kafam,/ dövüşemeyişimin affetmeyen öfkesi devam
ediyor./ ve sabahtan beri karaciğer
sancımakta berdevam.”
Kafe Kedi ve Kocaeli Kültür Kolektifi Derneği’nin Modern
Sanatın ve Sanatçının Sesi söyleşi
dizisinin son söyleşisi; “Şairin Kanı”. Söyleşiye Milliyet
Sanat Dergisi başta olmak üzere
birçok ana akım ulusal dergide yayımlar yapan çağdaş şiirin
eleştirmenlerinden akademisyen
Utku Özmakas, estetik ve çağdaş şiirin önemli düşünce
insanları ve felsefe yazarları Savaş
Ergül ve Abdurrahman Aydın konuk olacaklar. Bora Erdağı
moderatörlüğünde, 21 Haziran
Perşembe günü, saat 18.30’da düzenlenecek söyleşiye tüm
halkımızı, ama özellikle de
şiirseverleri ve edebiyatseverleri bekliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder